Bir Pazar Okuması: Darwin ve Osmanlılar, Alper Bilgili
Merhaba, bu bloğun ilk yazısını bugün okuduğum bir kitabın kısa bir değerlendirmesi ve tanıtımına ayırmak istedim.
Kitabın Kapağı
5 makale/denemeden oluşan,
kaynakçayı eklemezsek 150 sayfadan kısa bir kitap. Boğaziçi Üniversitesinde çalışan
Doç. Dr. Alper Bilgili’nin Darwin ve Osmanlılar kitabını okumak, not alarak ve
altını çizerek (ben pdf okuduğum için fare ile çizmek daha zor) birkaç saat
içinde Ankara’da kış şartlarının insanı içeride tutmaya zorlaması ile yapılacak
en güzel pazar günü aktivitelerinden biridir. Kitabın kısa ve öz olması, arı
bir biçimde yazılması ve içeriği bakımından kafa açması, bunca dikkat dağıtıcının
olduğu hayatımızda kendini okutabilmesinin en önemli nedenleri arasında
sayılabilir.
Öncelikle kişisel bir not düşmek
isterim. Sanırım en son lisans yıllarımda bir gün boyunca oturup bir kitabı baştan
sona okumuştum. Büyük ihtimalle o kitap da Albert Camus’ün Yabancı kitabı gibi
kısa, sarsıcı ve kurgu türündeydi. Hayatın geri kalan telaşlarını bir kenara
bırakıp bir gün içinde bu kitabı okumak, yapmak istediğim “yararlı”
aktiviteleri daha az ertelemeyi planladığım yeni yılda, açıkçası beni oldukça memnun
etti.
Kitaba gelecek olursak… Kitabın
adı her ne kadar Darwin ve Osmanlılar olsa da bir tarih kitabı ve olayları
olduğu gibi aktaran (ki hiçbir tarih kitabı böyle değildir) bir didaktik metin
olmaktan ziyade, bilim tarihinden çeşitli anekdotlara değinen ve günümüz
Türkiye’sinde halen yaşanan çeşitli sorunlarla kurduğu bağ bakımından da Türkiye’nin
alışılmadık bir bilim-ideoloji tarihi anlatısını da kısaca sunuyor. Yazar
özellikle tarihsel kişiliklerin fikirlerini aktarırken dönemin ruhunu, siyasi
ve ekonomik durumunun veya kişinin ilişkide olduğu sosyal çevrenin de genel bir
çerçevesini çizerek olayları oldukları zamanın şartları ile yorumlamamızın ve “yargılamamızın”
önünü açıyor.
Darwin’in Türkler ile ilgili bazı
fikirlerini açıkladığı bir mektubunun evrim karşıtlığı üzerinden ideolojik bir
konumlandırma yapan çeşitli çevrelerin, çok uzun zaman sonra (1990’lara kadar bu
mektup üzerinden bir eleştiri yok) bu mektubu koz olarak kullanmaları ve evrim
karşıtlığının Türkiye’nin birbirinden farklı çeşitli siyasi kamplarında bu mektubun
da sayesinde kendine yer bulmaktadır. Yazar kitapta alışılmış ezberlerin
dışında, Darwin’in sosyal sorunlara ilişkin fikirlerini, ideolojik ve siyasi
tavrının yaptığı çalışmadan ne kadar ve nasıl bağımsız olduğunu çok açık bir biçimde
ortaya koyuyor. Nitekim Darwin’in kendisinin de evrim teorisi ile ilgili
yaptığı bazı benzetmeler yüzünden evrim teorisini siyasal spektrumun her
tarafından ideolojilerce kullanıldığını görsek de Darwin’in bizzat kendisinin
bu tarz ideolojik tavırlara doğrudan destek vermediğini, hatta bazılarının da karşısında
durduğunu, biyolojik bilimsel çalışmasının bu tarz yönlere çevrilmesinden de
duyduğu bazı hoşnutsuzlukları da detaylıca görmekteyiz. Darwin her ne kadar ırkların
(daha çok Türkler, İspanyollar, Yunanlar ve Beyaz Avrupalılar olarak ayrım
görüyoruz) çeşitli modifikasyonlarla daha üstün veya daha aşağı duruma
geldiklerini iddia etse de Alper Bilgili’nin de kitapta değindiği gibi bu bir
biyolojik farklılık olarak değil, ekonomik-kültürel-sosyal üstünlük olarak
belirtiliyor. Örnek vermek gerekirse, Türklerin (aslında Osmanlı devletinin)
zamanında daha üstün olduğunu ama Avrupa’nın değişimler geçirmesi ile şimdi Türklere
üstünlük kurduğunu iddia ediyor. Bu aslında bir medeniyetin/ülkenin/milletin/imparatorluğun
yükselip alçalması gibi bir durumdur, birinin diğerinden doğuştan geri ve düşük
seviyede olduğu iddiasına çıkmaz.
Alper Bilgili, kitabın önemli bir
kısmını aslında sadece Darwin ve Evrim Teorisinin Osmanlılar’da nasıl
karşılandığını değil, Cumhuriyet dönemindeki yansımalarına ve günümüz Türkiye’sinde
halen popüler olan bazı figürlerin de evrimi ve Darwin’in kendi siyasi
ideolojileri ve politik angajmanları için nasıl kullandıklarına değiniyor. Evrim
ve genel olarak bilim üzerinden bir din-bilim savaşına soyunan ve kendini
aydınlanmacı olarak lanse eden önemli sayıda popüler figürün gerçekleri nasıl
çarpıttığını ve yeri geldiğinde bazı verileri de saklayıp veya yanlış ileterek
siyasi gündemleri ve ideolojik tutumları için nasıl kullandıklarını çok sade ve
saldırgan olmayan bir üslup ile eleştiriyor. Ülkemizde çeşitli çevrelerce sürekli
ortaya atılan iddiaların asılsızlıklarını göstermesi ve toplumun genelinde
oluşmuş bazı ön kabulleri (Galileo’nun işkence görmesi/aydınlanmacı olması/ Kilise’nin
envaı çeşit bilim düşmanlığı/Darwin’in Türk düşmanlığı/Evrim karşıtlığının
doğrudan Müslümanlıkla ilişkilendirilmesi) yıkması bakımından oldukça başarılı
ve güzel bir kitap.
Darwin ve Osmanlılar kitabında
değinilen ana konular elbette Alper Bilgili’nin de hem kaçırmış olabileceği
başka tarihi olgular ve başka pencerelerden kitapta da değinilen olguların
başkaca yorumlanması ile farklı bir anlatıya da sahip olabilirlerdi. Fakat
Bilgili’nin verdiği zengin kaynakça bile bu konularda araştırmak ve farklı
fikirler edinmek için çok iyi bir başucu eseri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Yorumlar
Yorum Gönder