Zamane Kelimeleri: Tüketmek
Zamane Kelimeleri: Tüketmek
Uzunca bir süredir zamanın ruhuna
uygun olarak kullanımının yaygınlaştığını düşündüğüm bir kelime var. Tüketmek. Türk
Dil Kurumu tüketmek fiili için iki gerçek bir tane de mecaz anlam veriyor.
Tüketmek ilk anlamıyla; kullanarak, harcayarak yok etmek, bitirmek; yoğaltmak,
ikinci anlamı; yürüyerek aşmak, bitirmek. Mecaz anlam olarak; – ki bunun
kullanımı ile ilgili pek bir itirazım olmayacak – güçsüzleştirmek, bezdirmek.
TDK’den de anlaşılacağı üzere tüketmek fiili aslında bir şeyi kullanmak,
bitirmek için harcayarak yok etmek için kullanılır.
Kelimenin İngilizce karşılığı
olan “consume” fiili İngilizce’de TDK’nin Türkçe için verdiği anlamları
tam olarak karşılamıyor. Daha çok enerji kullanımı, yeme, içme vb fiillerle eş
anlamlı olarak kullanılıyor ve öyle bir anlamı olduğu belirtiliyor. Türkçe
konuşurken TDK’nin verdiği anlamların dışında doğrudan İngilizceden alınma olan
anlamları ile günlük hayatta tüketmek fiilini kullanıyoruz artık.
Gün içerisinde bir doktor günde
en az 2 litre su tüketmemizi öğütlüyor, diyetisyen 2000 kalori tüketmemiz
gerektiğini bildiriyor, arkadaşımız sıraya koyduğu bazı filmleri daha
tüketemediğini söylüyor, bir başkası parasını istediği gibi tüketemediğinden şikayet
ediyor, bazısı kamp ateşinin başında otururken fıstık tüketmeyi hayal ettiğini
yazıyor, bir sosyal medya ünlüsü kahve tüketimini övüne övüne anlatıyor,
üniversitede bir profesör bir kaşıktan fazla bal tüketmenin zararlı olduğunu,
spor salonu hocası ve kişisel antrenörümüz protein tüketiminin önemini
vurguluyor. Sürekli ne yaparsak yapalım, hangi eylemde bulunursak bulunalım bu
eylemlerin çok büyük bir kısmı için tüketmek fiili kullanılıyor. Peki bu fiilin
bu kadar kullanılması kelime dağarcığı eksikliğinden, bilgisizlikten, yerine
konulacak başka uygun bir kelime olmamasından mı kaynaklanıyor?
Bu soruya hemen döneceğiz. Ama
şunları de belirtmek lazım. Biz homo sapiens olarak bilenen insanlar modern
dünyada artık birer birey olarak insan değil, birer “tüketiciyiz” (consumer).
Felsefeciler, artık bir tüketim toplumu (consumerist society) olduğumuzu
iddia ederken, ekonomistler tüketicilerin isteklerinin ve tercihlerinin ön
planda olduğu insanların sürekli yeni ürünler aldığı, ürünlere sahip olmanın ve
en yenisini alabiliyor olmanın çok daha değerli olduğu bir tüketimcilik (consumerism)
fikrini amansızca savunmaya devam ediyorlar. Ayrıca, birer tüketici olarak,
yani bizim dışımızda ama bizi de kapsayan bir ekonomik sistemin birer aktörü
olarak bizlerin bu sistem içinde belli hakları var. Bu haklara da tüketici
hakları deniyor. Bu haklar sadece doğmuş olmak ile elde edilen, bir insanın
insan olduğu için sahip olduğu haklar değiller. Bir başka deyişle, tüketici
hakları insan hakkı değiller. Tüketici haklarını sahip olmak, bu hakları
kazanmak için bir ön koşul vardır. Tüketici olmak yani tüketmek, tüketebiliyor
olmak.
Tüketmek artık öyle bir değere
binmiş ki bir çılgınlık olarak bile anılıyor. Tüketim çılgınlığından bahsetmek
de gittikçe moda bir söyle oluyor. Kıyafet, yemek, içecek, kitap, dijital
içerik, film, sanat gibi çevremizde gördüğümüz her şey artık bir tüketim
malzemesi. Hatta insanlar bile. Artık envai çeşit ürünün ulaşılabilir olduğu
gibi her türden insan da erişilebilir durumda. En ufak fikir ayrılığında, küçük
yanlış anlaşılmada, bir kırgınlıkta, zayıf düşülen bir durumda ve en kötüsü de
“daha iyisini” bulabildiğimiz anda çevremizdeki insanların da tüketiyor,
yerlerine başkalarını alabiliyoruz. Bir üst model araç alır gibi artık bize
yeterince fayda sağlamayan arkadaşlıklar ve aşkları birbiriyle daha kolay
değiştirebiliyoruz. Bir bakıma insan tüketiyoruz.
Yaptığımız eylemlerinin çok büyük
bir kısmının artık tüketmek ile kullanılıyor olmasının anlamına ve sebebine
gelince… Bu tamamen içinde bulunduğumuz çağın getirdiği bir sorun. Artık su
içmek yerine su tüketmemiz, yemek yemek yerine kalori tüketmemiz, video vb
içerikleri izlemek/dinlemek yerine içerik tüketmemiz, ihtiyaçlarımız için
alışveriş yapmak yerine ürünleri tüketmek veya para tüketmek gibi aslında daha
doğru anlamları karşılayacak alternatif fiiller ve kelimeler bulunmasına rağmen
tüketmek fiili ısrarla kullanılıyor. Diğer kelimeler daha olumlu anlamlar
çağrıştırmalarına rağmen tüketmek/tüketim gibi olumsuz çağrışımları bulunan bir
kelime kullanmayı yeğliyoruz. Çünkü artık hepimiz birer tüketiciyiz, bu dünyada
yapılan her türlü eylem tüketim sayılıyor. Dilimize bunun yerleşiyor olmasının
da bir sebebi bu. Bu tüketim çağı ve bizim sadece birer tüketici olduğumuz için
değerimizin olduğu bu yeni hayat, yalnızca gezegenimizin kaynaklarını
tüketmekle kalmıyor, en gerçek anlamıyla bizi de tüketiyor.
Sözlerime son vermeden önce şunu
belirtmek isterim: tüketmek kelimesinin olumsuz çağrışımı ve tüketim çağının zararları
üzerine oldukça uzun konuşulabilir ve bizi birer tüketici gibi gören bütün bu
sistem dışında hepimizin aslında birer insan olduğunu, tüketiciden önce sadece
en saf haliyle düz birer insan olduğumuzu hatırlamamız gerekir. Bunu akılda
tutmak bir şey tüketmeden önce bu tüketimin sonunun nereye gittiğini
düşündürmesini de sağlayabilir. Zira eğer birer tüketici değil ama bir insansak
istediğimiz gibi paramızı harcama özgürlüğümüzü daha sorumlu bir şekilde kullanabilir
ne paramızın ne de tüketimin birer kölesi olmayız.
Son olarak Şükrü Erbaş’ın bir
dizesini vermek istiyorum. Yaşamı düz bir çizgide tutmak tükenmektir. Yaşamak
zorunda olduğumuz şunca yılı aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe,
alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik olur
tükenmek değil de? Bize dikte edildiği
gibi sadece bir tüketici olursak yaşamımız yenilik değil tükenmek olur.
Yorumlar
Yorum Gönder