Kayıtlar

En Büyük Kaygısı Estetik Kaygı Olan Birine Saygı Göstermeli miyiz?

Merhaba arkadaşlar, Bugün burada biraz kişisel ama bence hayatımızda hepimizin karşılaştığı türden bir konuya değinmek istiyorum. Önce bu başlıktaki soruyu sormaya neden gerek duyduğumu açıklayayım. Ben üniversitede, lisans ve yüksek lisans dönemlerimde herkes gibi kişiliğimi, fikirlerimi ve hayatımı daha çok oturtmaya başladım. O dönemde edindiğim arkadaşlar, okuduklarım, takip ettiğim olaylar, meraklarım gelişmeye başladı. Daha doğrusu bu konularda daha fazla fırsata da erişme imkanım oldu. İlk kez doğru düzgün bir tiyatro, gerçek bir sinema salonu, daha büyük bir kütüphane, farklı yerlerden gelmiş insanlara erişme imkanım oldu. Elbette bunları olabildiğince kendime göre kullandım, kendi fikirlerimi geliştirmeye, değiştirmeye ve dönüştürmeye başladım. Aynı zamanda sosyal medya ve internetin gittikçe yayılmasıyla bulunduğum yerde erişemediğim onlarca insana, yüzlerce kitap ve yazıya, filme diziye eriştim. Bütün bunlarla birlikte, gezerek, insanları tanıyarak, konuşarak ve tartışar...

Montparnasse Mezarlığında Ölüm ve Sonsuzluk Arasında - Paris’in Müzeleri 2

Resim
Merhaba Arkadaşlar, Bugün söz verdiğim gibi Paris’in müzeleri serisinin ikincisi ile karşınızdayım. Bugün durağımız bir müze değil. Önceki yazıda Marmottan Monet Müzesine gideceğimi ve onu yazacagimi söylemiştim. Oraya gittim fakat aynı sürede Montparnasse Mezarlığına da gittim. İçimden ilk önce Montparnasse Mezarlığı hakkında yazmak geldi. Paris’in güneyinde yer alan, şehrin en büyük ikinci mezarlığı burası. İçinde binlerce ölüyü bulunduran 19 hektarlık bir alan. Her sene halen ortalama 1000 insan buraya gömülüyor. 19. yüzyıla kadar Paris’te mahalle mezarlıkları varmış. Fakat sağlık sorunlarına neden olmaları bakımından bazı riskler barındıran bu mezarlıklar yerine 4 mezarlık kurulmuş. Montparnasse da bunlardan biri. Paris’in güneyinde 14’üncü bölgede ünlü Montparnasse Garı’nın yanında... Montparnasse mezarlığı aslında daha eskiye dayanıyor. Resmi olarak 1825 yılında mezarlık olarak tanınmış olsa da 16. yy’a dayanan bir tarihe sahip. Kırsal bir bölge olan Montparnasse,...

Albert Kahn Müzesi - Paris'in Müzeleri 1

Resim
  Merhaba, Paris’te olduğum sürece 12 ayrı müzeyi gezip, oradaki eserleri, müzeyi gezerken düşündüklerimi ve çektiğim fotoğrafları burada sizlerle paylaşacağım. Keyifli okumalar. İlk durağımız Paris şehir sınırlarının 3 km ötesinde, Boulogne-Billancourt banliyösünde bulunan Albert Kahn Müzesi veya Fransızcasıyla Musee Departmental Albert Kahn . Albert Kahn müzesi sadece kapalı bir müze değil, çok daha ilgi çekici ve güzel olan bir bahçeye ve bahçe içerisinde de küçük destinasyonlara sahip bir durak. Müzenin girişi 9 avro, her ayın ilk pazar günü tüm halka ve turistlere girişler bedava. İçeri girdiğinizde sizi karşılayan sıcakkanlı ve daha da önemlisi İngilizce konuşan bir resepsiyonist bu bilgileri verip, elinize bir harita tutuşturuyor. Hemen sağa dönüp binanın dışarıdan göründüğü gibi ince uzun bir mimarisi ve çok tavanları olduğunu fark ediyorsunuz. Sadece dışarıdan bakarken bile çok ilgi çekici bir tasarımı olan bu müze oldukça teknolojik ve modern bir yer. 202...

A Year with Cats

Resim
  Growing up in a rural area (not a village but a small city), I was quite familiar with many animal species. Among them, sheep, goats, and cows were generally everywhere. I have a very clear memory of going to see a herd of sheep and goats on a nearby mountain area with my cousins. The shepherd did not have a felt cloak because Cizre where I grow up is a warm even hot city and the shepherd goes to his own home after sunset. Not seeing a felt cloak was disappointing because one of my favorite songs in Kurdish at the time was called “ Çuxe min ” which literally means “My felt cloak”. However, the whole experience was fascinating to me. Seeing sheep grazing on grass, the shepherd having a sandwich-like lunch and the way animals recognize their homes when they are in the city for a child was a new world. The horses were around too, not as artists like BoJack, but as a sort of very primitive transportation method to transport small freight inside city. While Henry Ford said that “If ...

Paris’te Olmak veya Olmamak

Resim
  Yaklaşık 1 ay önce severek, isteyerek bir yıllık bir iş için Ankara’dan Paris’e taşındım. Şehri nasıl bulduğumu, neler yaşadığımı ara sıra oturup yazıyorum. Çok kişisel olduğu için kimse ile paylaşmıyorum bunları. Bugün Paris’te yaşam hakkında değil, başka bir şeyden bahsetmek istiyorum. Buraya geleceğimi söylediğim her insandan çok benzer tepkiler aldım. Çoğu insan bunun harika bir fırsat olduğunu, Paris’te yaşamanın bir hayalleri olduğunu, kendileri de olsa hemen gideceklerini, gezmeye bile olsa gidip görmek istediklerini, şehrin ne kadar güzel, romantik ve büyüleyici olduğunu söyleyip durdu. Ayrıca “buradan” kurtuluyor olmanın bile başlı başına güzel bir şey olacağını söylediler. Ama ben buraya gelmeden önce ve gelirken de oldukça heyecansızdım. İtiraf etmeliyim ki bana iş teklifi yapıldığında oldukça mutluydum. Egom okşanmıştı. Bu sonuçta bir başarı göstergesiydi. Kendi bir kez daha göstermiştim. Fakat kalkıp gitmek zor geliyordu. İşim ile ilgili çok mutlu olduğumdan da değ...

2025’ten 3 Oyun 3 İzlenim

Geçen sene severek izlediğim 3 tiyatro oyunu hakkında yazmıştım.   Bu sene daha fazla oyuna gitme imkânı yakaladım, fakat aralarında gene en çok 3 oyunu beğendim. Tam iki gün önce artık tiyatro sahnesine çıkma fırsatımı başka nedenlerle bir kenara bırakmış olsam da sonuçta tiyatroya küsmedim ve severek izlemeye devam edeceğim. Tekrar etmekte fayda var. Tiyatro her ne kadar bir sahne performansı olsa da bir hikâye anlatma yoludur. Bu yüzden eğer hikâye yeterince iyi değilse tiyatro oyununun dekoru, kullanılan kostümler, oyuncuların performansı bir yere kadar oyunun kalitesini götürebilir. Bu yüzden iyi yazılmış bir oyun, biraz da iyi yönetilirse dekorsuz bile oynanınca kendini izletebilir, vermek istediği fikri seyirciye iletmekte zorluk çekmez. Oyunlarımıza geçelim.   1.      Öteki Uzun zaman sonra, Ankara’daki en güzel Devlet Tiyatrosu sahnelerinin başında gelen Cüneyt Gökçer’de zor da olsa tiyatro bileti buldum. Oyunun ne olduğuna bakmaksızın,...

Yüzyıllık Yalnızlık'a Veda

  Elime ilk aldığımda küçük fontlarla yazılmış ve hacimli bir kitaptı sadece Yüzyıllık Yalnızlık. Adını her yerde duyduğum, bilmem kaçıncı baskısını yapmış, Nobel edebiyat ödülüne layık görülmüş ve daha önce tek bir cümlesini bile okumadığım bir yazarın en uzun romanlarından biriydi. Bu roman, yazarının defalarca reddetmesine rağmen kendisinin ölümünden sonra çocuklarının kabul etmesiyle bir diziye dönüştü. Yüzyıllık Yalnızlık’ı okurken orada geçen her hikâyeyi, konuşmayı, tasvirleri, kişileri ve mekanları bir bir hayal etmiş, kendi kafamda o filmi, diziyi defalarca oynamıştım. Ama bir kitap görselleştirildiğinde yani tiyatroya veya sinemaya uyarlandığında kitabı okumuş veya okumamış herkesin kitabı hayal etme şekli ellerinden alınıyor. Yerine yönetmenin, yapımcının, senaristin kafasındaki hikâye geçiyor. Artık Güzel Remedios’un bir yüzü vardır, siz onu güzel bulsanız da bulmasanız da. Melquiades, Jose Arcadio Buendia, Albay Aureliano ve Ursula hep bir surete sahiptir. Onlara ses ...